29 Mayıs 1453, dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olarak kayıtlara geçti. 572 yıl önce, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet‘in liderliğinde İstanbul’un fethi sadece bir şehrin el değiştirmesi değil, Türk-İslam dünyası, Bizans ve Avrupa için derin değişimlerin başlangıcı oldu.
Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti olan İstanbul, tarih boyunca yedi tepe üzerine kurulmuş ve eşsiz coğrafi konumuyla tüm medeniyetlerin gözbebeği olmuştur. Marmara Denizi ve Karadeniz’i birbirine bağlayan stratejik İstanbul Boğazı, Asya ile Avrupa’yı ayıran önemli bir geçiş noktasıydı. Ancak, 15. yüzyıla gelindiğinde, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, eski ihtişamını kaybetmişti. Ekonomik olarak zayıflamış, kültürel ve sanatsal gelişmeler gerilemişti. Konstantinopolis olarak bilinen şehir, Fatih Sultan Mehmet tarafından Türk toprakları olarak alınmaya başlanacaktı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’a yönelmesi çok önceden başlamıştı. Yıldırım Bayezid döneminde (1399) başlayan kuşatma girişimleri sonuçsuz kalmış olsa da, Türk mahalleleri kurulmuş ve camiler inşa edilmişti. Ancak asıl fetih planı Fatih Sultan Mehmet‘in tahta çıkmasıyla kesinleşti. Karadeniz ve Marmara’yı kontrol altına almak için Rumelihisarı inşa edilip, güçlü bir topçu birliği kuruldu ve yüzlerce top döküldü.
6 Nisan 1453’te başlayan kuşatma, 53 gün süren yoğun mücadelelerin ardından 29 Mayıs’ta Osmanlı bayrağının surlarda dalgalanmasıyla sona erdi. İstanbul, Türk-İslam dünyası için hem siyasi hem de dini bir zafer olarak kabul edildi. Fetih, Hz. Muhammed‘in “İstanbul muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun askeri ne güzel askerdir” hadisinin gerçekleşmesi olarak görülüyordu. Bu zafer, sadece bir şehir alımı değil, aynı zamanda İslam dünyasının büyük bir kutlamasıydı. Bu zafer “Feth-i Mübin” olarak adlandırıldı ve İstanbul, Türk-İslam medeniyetinin merkezi haline geldi.
Fetih sonrası, İstanbul’da kapsamlı bir yeniden inşa süreci başlatıldı. Şehirdeki nüfus hızla arttı, yeni mahalleler kuruldu, camiler, medreseler, hamamlar, hastaneler ve okullar inşa edilerek şehri yeniden imar etmek için çalışmalar yapıldı. Ayasofya, camiye çevrilerek İslam dünyasının sembolü haline geldi. Fatih Sultan Mehmet aynı zamanda Roma İmparatorluğu’nun mirasını devraldığını kabul ederek, Roma İmparatoru unvanını aldı.
Fetih, İstanbul’u uluslararası bir ticaret merkezi haline getirdi. Osmanlı, Karadeniz ve Akdeniz yollarını kontrol ederek ekonomik gücünü artırırken, Bizans dönemindeki ticari ayrıcalıkları kaldırarak, Müslüman Türk tüccarlarını ön plana çıkardı. Şehre yerleştirilen çeşitli etnik gruplar arasında ticaretin canlanmasını sağladı.
İstanbul’un fethi, Avrupa’nın doğu ticaret yollarındaki üstünlüğünü kaybetmesine yol açtı. Bu kayıp, Avrupalıları yeni deniz yolları arayışına itti. Bu arayış, coğrafi keşiflerin başlangıcını oluşturdu ve Yeni Çağ‘ın kapılarını araladı.
Napolyon Bonapart‘ın söylediği gibi, “İstanbul, dünya imparatorluğu demektir.” Bu söz, şehrin eşsiz stratejik ve ticari önemini özetliyor.
Fetih, Osmanlı toplumunun çok kültürlü yapısının güçlenmesine de yol açtı. Millet sistemi ile farklı dini topluluklar kendi iç işlerini düzenleyerek Osmanlı İmparatorluğu içinde barış içinde yaşamaya devam etti. Rum, Ermeni ve Yahudi toplulukları kendi liderleri aracılığıyla yönetildi.
Fetih, Osmanlı’yı bir dünya imparatorluğu haline getirdi. Bizans İmparatorluğu’nun yıkılması, Mora Despotluğu ve Trabzon Pontus Devleti gibi küçük devletlerin sonunu getirdi. Aynı zamanda, Balkanlar ve Anadolu’da güvenliği sağlamış, siyasi istikrarı pekiştirmiştir.
MAGAZİN
31 Mayıs 2025GÜNDEM
31 Mayıs 2025MEDYA
31 Mayıs 2025DÜNYA
31 Mayıs 2025MAGAZİN
31 Mayıs 2025DÜNYA
31 Mayıs 2025DÜNYA
31 Mayıs 2025