Eserin Adı : İki ciltlik roman:
1- İran Zindanında Devrimin Travması,
2- İran Zindanında Hayatı Tabutta ArayanlarYazar :Eluca ATALIÇeviri : Alpaslan DEMİRESER HAKKINDA:
Eluca Atalı’nın İran İslam Devrimi’ni anlattığı bir dönem romanı olan esser iki cilt olarak (1- İran
Zindanı-Devrimin Travması, 2- İran Zindanı-Hayatı Tabutta Arayanlar) yayınlanmış ve dört bölümden
(Devrimin Travması, Üç Vaat Üç Şart, Kanlık Orkestra ve Hayatı Tabutta Arayanlar) oluşmaktadır.
Yazar, bir dönem romanı olan bu eserinde, İran’da gerçekleşen İslam Devrimi’nin içtimai-siyasi
bakımdan kazandığı başarının tesadüf mü yoksa zaruret mi olduğu sorularını cevaplamaktadır.
Devrim ve insan anlayışlarını karşı karşıya koyan yazar, devrimin insanlık dışı olduğunu ve insanı
yok ettiğini ispatlamaktadır.
1978-1988 yıllarını kapsayan eserde olaylar temel olarak Paris, Kum ve Urumiye şehirlerinde
geçiyor.
“Kanlı Orkestra” bölümünün esas kahramanı Fatma’nın; Urumiye’de bulunan dört yüz seksen
kişilik kadın zindanındaki meşakkatli zindan hayatı, işkencelerin, toplu idamların gerçekleştiği bir
mekân olarak tasvir ediliyor. Bu bölümde milli ve özgür düşüncesi nedeniyle suçlanıp zindana atılan
yüzlerce insanın kaderi ile tanışmak mümkündür.
Zindanda haftanın çarşamba ve pazar günleri özel toplu idam günleridir. Sabah ezanından
hemen sonra akşama idam edilecek mahpusların isimleri Haheri Zeynep askeri tarafından okunur,
öğle ezanından sonra kız çocuklarına müt’a nikahı kıyılıp Pastarlar ve Mollalar tarafından bakirelikleri
alınır. Çünkü dini inanca göre kız olarak ölenler cennete giderler. İmam Humeyni ise mahkumlara –
İslam devrimine karşı gelenlere- “Cenneti peşkeş çekemeyiz.” demektedir.
Ayetullah’ın Bakü planı ve Bakü’deki Özgürlük Meydanı’nda Lenin’le karşılaştığı komünist-
fanatik diyaloğunda ise İran devrimini gerçekleştirenlerin Kuzey Azerbaycan’da kendilerine yer
edinebilmek için verdikleri mücadeleler işlenir.
Sonunda Fatma’nın idam sahnesi anlatılır. Zindana çağrılarak “Gözün aydın, kızın günahını
kendi kanı ile temizledi.” denildiğinde dünyası dağılan babası Allahkerim’in simasında idam edilen
bütün kız çocuklarının ebeveynlerinin çektikleri ıstırabı görmek mümkündür.
Kızının cesedini isteyen baba Zindan Reisi tarafından aşağılanır, hakarete uğrar. Kafirlerin
normal insanlar gibi defnedilme hakkı olmadığı söylenir. İdam edilenlerin gece karanlıkta şehir
uykuya daldıktan sonra kimsesizler mezarlığında; haveri miyanede 1 kefensiz gömülmeleri devrimin
insanlık dışı uygulamalarından biridir.
İmam Humeyni’nin emri ile kız ebeveynlerine idam edilen kızın mihri (süt hakkı, başlık) verilir.
Sonuçta imanlı Allahkerim zindandan geri dönüp evin girişinde oturur. Öğle ezanı okunur, ancak ilk
defa olarak o ibadete can atmaz. Böylelikle rejimin sadece onun kızını değil, dine olan inancını da
aldığı anlaşılır. O, ezan okunmaya devam ederken kızından yadigâr kalan kara balıkların
akvaryumunu bağrına basıp büyük denize yönelir…
Eluca Atalı bu eserinde Humeynizmin mahiyetini, ilk defa olarak sistemli bir şekilde ortaya
koymaktadır. Aynı zamanda yazar eserde bedii tasvir ve anlatım araçlarından geniş şekilde
yararlanarak sembollerin özelliklerini, rejimin çirkinliklerini okuyucuya ulaştırmıştır.