0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İsrail basınında yer alan değerlendirmelerde, Türkiye’nin Orta Doğu’da artan siyasi, diplomatik ve askeri etkisinin İsrail açısından ciddi bir tehdit algısı oluşturduğu iddia edildi. Söz konusu analizlerde, Türkiye’nin bölgedeki hamlelerinin yalnızca ikili ilişkilerle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda Avrupa Birliği için de stratejik sonuçlar doğurabileceği ileri sürüldü.

Yorumlarda, Ankara’nın özellikle Suriye, Doğu Akdeniz ve Gazze ekseninde izlediği politikaların İsrail tarafından “çevreleme” olarak algılandığı ifade ediliyor. Bu çerçevede Türkiye’nin bölgedeki diplomatik ağı, askeri varlığı ve siyasi söylemlerinin, İsrail’in güvenlik perspektifinde yeni bir risk alanı oluşturduğu savunuluyor.

İsrail medyasında yer alan analizlerde, Türkiye’nin son yıllarda bölgesel bir aktör olarak daha görünür hale gelmesinin altı çiziliyor. Özellikle Arap dünyasıyla geliştirilen ilişkiler, Filistin meselesine yönelik sert söylemler ve uluslararası platformlardaki aktif tutumun, Tel Aviv yönetimi tarafından yakından takip edildiği belirtiliyor. Bu durumun İsrail kamuoyunda, Türkiye’nin yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte etkisini artırdığı yönünde bir algı yarattığı ifade ediliyor.

Bazı yorumlarda Türkiye’nin, Orta Doğu’daki güç dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olduğu ve bu nedenle Batı dünyasının konuya daha dikkatli yaklaşması gerektiği görüşü dile getiriliyor. Özellikle Avrupa’nın, Ankara’nın artan etkisini yalnızca diplomatik bir başlık olarak değil, uzun vadeli bir jeopolitik mesele olarak değerlendirmesi gerektiği vurgulanıyor.

Analizlerde ayrıca Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin, İsrail’in güvenlik stratejilerinde yeni senaryoların gündeme gelmesine neden olduğu ifade ediliyor. Bu durumun, iki ülke arasındaki siyasi gerilimin medya dili üzerinden de sertleştiğini ortaya koyduğu yorumları yapılıyor.

Son dönemde Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerle birlikte bu tür iddiaların daha sık gündeme gelmesi, bölgesel rekabetin yalnızca sahada değil, algı ve söylem düzeyinde de yoğunlaştığını gösteriyor. Türkiye’nin bölgesel rolü etrafında şekillenen bu tartışmaların, önümüzdeki dönemde uluslararası gündemde daha fazla yer bulması bekleniyor.