2026 yılıyla birlikte Türkiye’de inşaat sektöründe ve büyük yapı projelerinde önemli bir değişiklik yürürlüğe giriyor. Yeni düzenlemelerle birlikte, belirli büyüklükteki binalarda su depolama sistemlerinin kurulması artık zorunlu hale geliyor. Bu kapsamda, hem yağmur suyunun toplanması hem de gri suyun arıtılarak yeniden kullanılması uygulamaları mecburi olacak. Bu adım, ülkenin giderek artan su ihtiyacına yanıt vermek, doğal kaynakların korunmasını sağlamak ve çevresel sürdürülebilirliği artırmak amacıyla hayata geçiriliyor. Su tasarrufu ve verimli su kullanımı, büyük şehirlerden kırsal alanlara kadar tüm yapılaşmalarda kritik bir öncelik olarak belirleniyor.

Yeni yönetmeliğe göre, parsel alanı 2.000 metrekareyi aşan veya çatı izdüşümü 1.000 metrekareyi geçen özel veya kamu binalarında yağmur suyu toplama sistemi kurulması zorunlu olacak. Bu sistemler, genellikle bina bahçesi altına veya uygun diğer alanlara yerleştirilecek, yağmur suyu filtre edilerek bahçe sulaması, temizlik ve tuvalet rezervuarlarında kullanılabilecek. Büyük ölçekli yapılar, oteller, alışveriş merkezleri ve kamu binalarında ise gri su sistemleri de zorunlu olacak. Duş, lavabo ve mutfak atıkları arıtılarak tekrar kullanılacak, böylece hem su tasarrufu sağlanacak hem de suyun doğal kaynaklardan çekilmesi azaltılacak. Bu düzenlemelerle birlikte, suyun bilinçli ve verimli kullanılması toplumun her kesiminde teşvik edilmiş olacak.

Uzmanlar, bu düzenlemelerin uygulanmasıyla önümüzdeki 1,5 yıl içinde milyonlarca metreküp suyun tasarruf edilebileceğini ve su tüketiminde ciddi bir azalma sağlanacağını öngörüyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde, nüfus yoğunluğu ve altyapı kapasitesi dikkate alındığında, su depolama sistemlerinin hayata geçirilmesi hem yerel yönetimler hem de vatandaşlar açısından büyük önem taşıyor. Yeni uygulama ile hem kamu hem de özel sektör binalarında çevresel duyarlılık artacak, altyapı yatırımlarının etkinliği sağlanacak ve şehirlerdeki su stoku güvence altına alınacak.

Binalarda kurulacak su depolama tanklarının yerleşimi ve kapasitesi de yönetmelikle belirlenecek. Tanklar genellikle yer altına gömülü, binanın yan veya arka bahçelerinde estetik ve hijyenik şekilde konumlandırılacak. Sistemlerin bakım ve kontrol mekanizmaları düzenli olarak denetlenecek, filtreleme ve su arıtma süreçlerinin standartlara uygun olması sağlanacak. Böylece hem sağlık hem de kullanım açısından maksimum güvenlik ve verimlilik hedeflenecek.

Bu yeni zorunluluk, özellikle su kıtlığı yaşayan bölgelerdeki binalar için hayati önem taşıyor. Su depolama ve yeniden kullanım sistemleri sayesinde, özellikle kurak dönemlerde binaların kendi su ihtiyacını karşılaması mümkün olacak ve şebeke üzerindeki yük azalacak. Bunun yanı sıra, suyun bilinçli kullanımı, enerji tüketimini de azaltacak; çünkü suyun pompalanması, taşınması ve arıtılması süreçlerinde ciddi enerji harcanıyor. Dolayısıyla hem ekonomik hem de çevresel kazanımlar sağlanacak.

Ayrıca, yönetmelik sadece yeni binaları değil, büyük ölçekli mevcut binaların da sisteme adapte olmasını teşvik ediyor. Özellikle oteller, alışveriş merkezleri, hastaneler ve kamu binalarında uygulanacak gri su ve yağmur suyu sistemleri, su tüketiminde tasarruf sağlayacak ve bu yapılar için uzun vadeli maliyet avantajı sunacak. Büyük tesislerde uygulanan bu sistemler, hem çevresel sorumluluk hem de kurumsal sürdürülebilirlik açısından örnek teşkil edecek.

Uzmanlar, bu zorunluluğun Türkiye’de inşaat ve şehircilik politikalarında önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Su kaynaklarının bilinçli yönetimi, doğal dengenin korunması ve şehirlerde yaşam kalitesinin artırılması için bu tür önlemler kaçınılmaz hale geldi. Yönetmeliğin uygulanmasıyla birlikte, çevre dostu ve sürdürülebilir yapı anlayışı yaygınlaşacak, şehirler daha yeşil ve yaşam dostu hale gelecek. Ayrıca bu sistemlerin yaygınlaşması, suyun israfını azaltacak ve toplumun her kesiminde çevresel farkındalığı artıracak.

Özetle, 2026 yılında yürürlüğe girecek su depolama zorunluluğu, hem çevresel hem ekonomik hem de sosyal açıdan Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine hizmet edecek büyük bir adım olarak değerlendiriliyor. Suyun etkin kullanımı, şehir yaşamında uzun vadeli güvence sağlayacak ve tüm binalarda çevresel bilinçlenmeyi artıracak. Bu düzenleme, binalarda enerji ve su verimliliğinin ön plana çıktığı yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor.